HEP İNGİLİZCE
TAN
BERABER ELELE TAN MAVİ BEYAZ ÇOCUKTA FENERYOLU - KADIKÖY
EĞİTİM TAN MAVİ BEYAZDA BAŞLAR
TAN MAVİ BEYAZ ÇOCUK- KADIKÖY
DOĞRU TERCİH TAN MAVİ BEYAZ FENERYOLU KADIKÖY
EĞİTİM ÖNEMLİ DİYENLERİN TERCİHİ TAN MAVİ BEYAZ ÇOCUK
BİLİNÇLİ AİLELERİN TERCİHİ

PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK

 MAKALELERİMİZDEN,

1-AİLELER İLKÖÄžRETİME HAZIRLANIRKEN

2-ETKİLİ İLETİŞİM

3-ÇOKLU ZEKA KURAMI(1)

4- ÇOKLU ZEKA KURAMI(2)

5-OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE PSİKO-SOSYAL GELİŞMEDE AİLE TUTUMUNUN ETKİLERİ

6- DEĞERLER EĞİTİMİ

7- 2 YAÅž SENDROMU

8- ÇOCUKLARDA İNAT

9- ÇOCUÄžUN GELİŞİM DÖNEMLERİ

10-ÇOCUKLARDA YALAN  

11- ÇOCUKLARDA SORUMLULUK

12-ÇOCUÄžUNUZ BİR KİLO ÇİLEK YEMEK İSTESE İZİN VERİRMİYDİNİZ ?

 13- ÇOCUÄžUN İLK 6 YILI (GELİŞİM DÖNEMLERİ )

 14- ÇOCUÄžUN GELİŞİMİNDE OYUNUN ÖNEMİ

 15- İLKOKULA BAÅžLARKEN HAZIRLIKLI OLMANIN ÖNEMİ

 ï»¿ï»¿16-TUVALET EĞİTİMİ NASIL VERİLMELİDİR

 17-OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE DUYU EĞİTİMİ

 18- NEDEN OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİ

 19- ÖFKE VE ÖFKE KONTRÖLÜ BECERİLERİNİN GELİŞTİRİLMESİ

 20-SEVGİYİ SİZDEN ÖÄžRENSİN

 21-  ANNE-BABALARIN EN ÇOK SORDUÄžU SORULARDAN BİR KAÇI

 22-  ÇOCUKLARLA KALİTELİ VAKİT GEÇİRMEK

 23-  CİNSEL GELİŞİM VE CİNSEL KİMLİĞİN KAZANILMASI

 24- ÇOCUÄžUNUZ DURMADAN BİRÅžEYLER Mİ İSTİYOR?

Aileler İlköÄŸretime Hazırlanırken…

Altı yaşını dolduracak olan sevgili hazırlık sınıfı çocukları ve aileleri için geri sayım baÅŸladı… Her yıl bahar gelirken tatlı bir telaşın velileri sardığını görmekteyiz. Artık gözbebekleri evlatları ilköÄŸretime baÅŸlayacak ve tam manasıyla okullu olacak.Beraberinde ailelerde yükümlülükleri eksiksiz yerine getirebilmek ve en doÄŸru kararları verebilmek için bazı kaygılar da geliÅŸebilmekte elbette. Bu kaygılardan biri de okul seçimi. Devlet okulu mu, özel okul mu? En yakın okul mu, referansı olan farklı ilçelerdeki okullar mı? Seçim kriterleri ne olmalı? Kadın öÄŸretmen mi erkek öÄŸretmen mi? Yarım gün mü, tam gün mü? V.b.Elbette tüm bu soruların tek bir cevabı yok ancak bazı noktaların üzerinde durmakta fayda olabilir. Devlet okulu seçimine yönlenildiÄŸinde, okulun fiziki ÅŸartları, sınıf mevcudu, okulun lise geçiÅŸ sınavlarındaki baÅŸarısı, okula baÅŸvuran ailelerin sosyo-kültürel ve ekonomik homojen dağılıma sahip olup olmadığı, okulun öÄŸretmenlerinin hangi puan sistemine göre alındığı ve gelecek yıl birinci sınıfı okutacak öÄŸretmenlerin deÄŸerlendirilmesi gibi baÅŸlıklar incelendiÄŸinde daha doÄŸru bir karara varabilmek mümkün olabilir. Özel okullarda ise yine öÄŸretmen araÅŸtırması ve baÅŸarı araÅŸtırmaları yanı sıra, okulun sosyal faaliyetleri ne kadar desteklediÄŸi, eÄŸitim ve öÄŸretim kriterlerinde neyi ön plana çıkardığı (lise giriÅŸ baÅŸarısı, sportif baÅŸarılar, sosyal baÅŸarılar,v.s.) , okul ücretlerinin aile bütçesini zorlayıp zorlamayacağı göz önünde bulundurulmalı.Önemli bir nokta ÅŸu ki çocuklarımızın ergenlik dönemlerini de baÅŸlayacakları okulda geçireceklerini hatırlamalı ve seçimi yaparken baÅŸlanacak okulun kriterlerine uzun vadeli odaklanılmalıdır.Okulun yakın olması bir avantaj olmakla beraber, yakın bir ilçedeki okul aile için çok daha akla yatkınsa ve çocuk için önemli bir trafik ve zaman problemi doÄŸurmuyorsa en yakın okul tercihinden vazgeçilebilir. Öte yandan çok uzak okulların da özellikle ilk üç sınıfta çocukları yorduÄŸunu, uykusuz bıraktığını ve hatta bazen okul isteksizliÄŸi doÄŸurduÄŸunu görmekteyiz.Kadın veya erkek öÄŸretmen ayrımı konusunda ise bir görüÅŸ belirtmek imkansız, çoÄŸu zaman öÄŸretmenin cinsiyetinden ziyade genel karakter yapısı veya çocukla olan iletiÅŸimi çok daha önemlidir.Devlet okullarının büyük bölümü yarım gün olmakla beraber ilk yıllarda öÄŸrenciler öÄŸlen saatlerine yakın okula gidip akÅŸamüzeri dönmekte, ileriki yıllarda ise sabahçı olmaktalar. Çalışan anne babalar bir bakıcı tutmak yerine kalan yarım günler için bir etüt merkezi ile de anlaÅŸabilirler. Öte yandan tam gün okullar da etütlü okullar gibi akÅŸam saatlerine kadar sürmemektedir. Etütlü okullar konusu ise iyi düÅŸünülüp karar verilmesi gereken bazı hassas noktalara sahiptir.Okul tercihleri için en az birkaç okul gezmek, soruların cevaplarından tatmin olmak çok önemli. Bir de elbette gerek özel okullarda kayıtların dolmaması gerek devlet okullarının prosedürleri için yapılması gerekenleri ÅŸimdiden hazırlayıp yaza HAZIRLIKSIZ yakalanmamakta fayda var.

Uzm. Psk. Özlem Kölan

Etkili İletiÅŸim                                                 

Çocukla kurulacak iletiÅŸimin kalitesi çocuk ile anne baba arasındaki sorunların hem ortaya çıkışında hem de çözümünde belirleyicidir. Her çocuk doÄŸuÅŸtan var olan bireysel özelliklere sahiptir. Bireysel iÅŸlevleri, zekaları, duyguları, düÅŸünce biçimleri ve davranışları farklı farklıdır. Anne babanın yapacağı aslında çocuÄŸun bireysel özelliklerini göz önünde tutarak onunla iletiÅŸim kurmayı baÅŸarabilmektir. Uygun zamanda, uygun yerde ve uygun biçimde tepki verebilme baÅŸarısını gösterebilmek ancak çocukla var olan saÄŸlıklı iletiÅŸim sayesinde gerçekleÅŸebilir. Çocukla etkili bir iletiÅŸim kurmada yardımcı olacak davranışlar olduÄŸu gibi, yaÅŸanabilecek iletiÅŸim engelleri de vardır. Önce bu iletiÅŸim engellerinin neler olduÄŸunu irdeledip, bunun yerine yapılabilecek yardımcı davranışları gözden geçirelim.

İletişimde Engeller

1.Emretme, yönetme

“Yapman gerekir....”.....yapacaksın” “yapmak zorundasın”

  • Korku ya da aktif direnç yaratabilir;
  • Söylenenlerin tersini "denemeye" davet edebilir;
  • İsyankar davranışa ya da misillemeye yol açabilir.

2. Uyarma, tehdit etme (göz dağı verme)

 "....yapamazsın...olur" "Ya yaparsın, yoksa..."

  • Korku, boyun eÄŸme yaratabilir;
  • Söz konusu sonuçların gerçekten meydana gelip gelmeyeceÄŸini "denemeye" yol açar;
  • Gücenme, kızgınlık, isyankarlığa neden olabilir.

3. Ahlak dersi verme, vaaz etme

"....yapmalıydın" "senin sorumluluÄŸun" "....ÅŸöyle yapmak gerekir"

  • Zorunluluk ya da suçluluk duyguları yaratır;
  • ÇocuÄŸun durumunu daha ÅŸiddetle savunmasına yol açabilir ("Kim demiÅŸ?")

4. ÖÄŸüt verme, çözüm getirme, fikir verme

"Ben olsam..." "Neden...yapmıyorsun?" "Bence..." "Sana ÅŸunu önereyim..."

  • ÇocuÄŸun kendi sorunlarını çözmekten aciz olduÄŸunu ima eder;
  • ÇocuÄŸun sorunu bütünüyle düÅŸünüp, deÄŸiÅŸik çözümler getirip seçenekleri denemesine engel olur;
  • Bağımlılık ya da direnme yaratabilir.

5. Yargılama, eleÅŸtirme, suçlama

"Olgunca düÅŸünmüyorsun..." "Sen zaten tembelsin..."

  • Yetersizlik, aptallık, yanlış deÄŸerlendirme anlamı taşır;
  • ÇocuÄŸun olumsuz bir yargıya hedef olma ya da azarlanma korkusuyla iletiÅŸimi kesmesine yol açar;
  • Genellikle çocuk yargı ve eleÅŸtirileri gerçek olarak algılar ("ben kötüyüm") ya da karşılık verir ("Siz de mükemmel deÄŸilsiniz!")

6. Ad takma, gülünç duruma düÅŸürme

"Koca bebek..." "Geri zekalı" "Hadi sen de sulugöz!"

  • ÇocuÄŸun kendini deÄŸersiz hissetmesine, sevilmediÄŸi kanısına varmasına yol açabilir;

7. Tahlil etme, teÅŸhis koyma

"Senin derdin nedir biliyor musun?" "Aslında sen öyle demek istemiyorsun"

  • Tehdit edici, tedirgin edici olabilir ve baÅŸarısızlık duygusu uyandırabilir;
  • Çocuk kendini korumasız, kıstırılmış hisseder, kendisine inanılmadığı kanısına varabilir;
  • Çocuk, yanlış anlaşılma endiÅŸesi ile iletiÅŸimi keser.

8. Güven verme, teskin, teselli etme

"Aldırma...BoÅŸver, düzelir..." "Hadi biraz neÅŸelen.." "Zamanla kendini daha iyi hissedersin.."

  • ÇocuÄŸun kendini "anlaşılmamış" hissetmesine neden olur;
  • Kızgınlık duyguları uyandırır ("Size göre kolay tabi!")
  • Çocuk genellikle mesajı "Kendini kötü hissetmen doÄŸru deÄŸil" biçiminde algılar.

9. İncelemek, araştırmak, soruşturmak

"Neden?...Kim?....Sen ne yaptın?....Nasıl?..."

  • Soruları cevaplama genellikle eleÅŸtiri veya zorunlu çözüm getirdiÄŸinden, çocuklar genellikle hayır demeye, yarı-doÄŸru cevap vermeye, kaçamaÄŸa yönelir veya yalan söylerler;
  • Sorular genellikle soru soranın nereye varmak istediÄŸini açıklamadığından, çocuk korku ve endiÅŸeye kapılabilir;
  • Ailenin endiÅŸelerinden doÄŸan sorulara cevap vermeye çalışan çocuk kendi sorununu gözden kaçırabilir.

10. Konu deÄŸiÅŸtirme, iÅŸi alaya vurma, ÅŸaka yollu, kendine çekme

"Daha güzel ÅŸeylerden konuÅŸalım..." "Sen neden dünyayı yönetmiyorsun?"

  • YaÅŸamın güçlükleriyle savaÅŸmak yerine, onlardan kaçınmak gerekli, mesajını verebilir;
  • ÇocuÄŸa, sorunlarının önemsiz, saçma sapan ve geçersiz olduÄŸu anlamını verebilir;
  • Çocuk bir güçlükle karşılaÅŸtığında açık davranmaktan çekinebilir.

İletiÅŸim engelleri, kendini anlatmaya çalışan çocuÄŸa yardımcı olmadığı gibi, onun ilerideki sorunlarını da anlatmamasın, içine atmasına neden olur. Bunun yerine yapılacak yardımcı davranışlar ÅŸunlar olabilir:

Edilgin Dinleme

Sessiz kalarak ama tüm dikkatinizi vererek çocuÄŸun duygularını açıklamasına ve sizinle sorununu paylaÅŸmasına izin vermeniz, aynı zamanda sizi daha iyi anlayabilmesi demektir. Sabırla sonuna kadar konuÅŸmasını dinlemek ve sonra söyleyecekleriniz varsa onları söylemek iletiÅŸim kurabilmenin ilk adımıdır.

ÇocuÄŸu dinlerken onun söylediklerini iÅŸittiÄŸinizi belli eder biçimde basit tekrarlar yapabilir, söylemek istediklerini özetleyebilirsiniz. Böylece onu dikkatlice dinlediÄŸiniz ve ona deÄŸer verdiÄŸiniz, onu saydığınız ve sevdiÄŸiniz mesajını vermiÅŸ olursunuz.

Kendilerini anne babalarına dinletmekte zorlanan, söz hakkı verilmeyen ya da sürekli sözü kesilen bir çocuÄŸun kendini ifade etme biçimi olarak huysuzluk, saldırganlık veya eÅŸyaya zarar verme gibi uyumsuz davranışlar gösterebileceÄŸi ya da tam tersi içine kapanıp duygu ve düÅŸüncelerini aktarmada aşırı zorlanacağı unutulmamalıdır.

Etkin Dinleme

Etkin dinlemede sessiz kalmadan çocuÄŸunuzla iki yönlü bir iletiÅŸime girmelisiniz. Önce tüm dikkatinizi çocuÄŸunuzun söylediklerine verin. Sonra anladığınızı kendi sözcüklerinizle yansıtarak doÄŸru anlayıp anlamadığınızı test edin. Gerekli tutumlar olmadan etkin dinleme mekanik ve yapmacık gelir. Etkin dinleme çocuÄŸunuzu kabul ettiÄŸinizi gösteren yapmacıksız bir ileti olmalıdır: “YaÅŸadıklarını gerçekten anlıyorum, duygu ve düÅŸüncelerini kabul ediyorum.” Bu iletinin verilebilmesi ve anlaşılabilmesi için aÅŸağıdaki koÅŸulların varlığı önemlidir:

  • ÇocuÄŸun söylediklerini duymak istemelisiniz. Bunun anlamı onu dinlemek için zaman ayırmaktır. Zamanınız yoksa, dürüstçe söylemelisiniz.
  • ÇocuÄŸunuz konuÅŸurken göz kontağınızı sürdürün. Başınızı sallayarak ara sıra kapı aralayıcı veya “Evet......Anlıyorum...” gibi tarafsız tepkiler katarak ilginizi gösterin. KonuÅŸmayı sürdürmesi için onu teÅŸvik edin. Bunlar pasif tepkiler olarak gözükseler de,  iletiÅŸimin önemli birer parçasıdırlar.
  • ÇocuÄŸun duyguları sizinkilerden ve düÅŸüncesi de düÅŸünmesini beklediÄŸinizden ne kadar ayrı olursa olsun onları gerçekten kabul etmelisiniz. ÇocuÄŸun duygu ve düÅŸüncelerini deÄŸiÅŸtirmeye çalışmamalısınız.
  • ÇocuÄŸun duygularıyla baÅŸedebileceÄŸine ve sorunlarına çözüm bulabileceÄŸine tüm benliÄŸinizle güvenmelisiniz. Bu güveni çocuÄŸunuzun sorunlarını kendi kendine çözmede ustalaÅŸtığını görerek zamanla kazanacaksınız.
  • Duyguların sürekli deÄŸil geçici olduÄŸunun farkında olun. Duygular deÄŸiÅŸir. Nefret sevgiye, umutsuzluk umuda dönüÅŸebilir. Bu nedenle, duyguların dile getirilmesi sizi ürkütmesin; duygular çocuÄŸun yüreÄŸine saplanıp kalmaz. Etkin dinleme bunu size gösterecektir.
  • ÇocuÄŸunuzun sizden ayrı bir kiÅŸilik olduÄŸunu görmelisiniz. O artık sizden ayrı, kendi kimliÄŸi ve yaÅŸamı olan benzersiz bir kiÅŸidir.
  • Kendi duygu ve düÅŸüncelerinizi bir an için askıya alıp kendinizi çocuÄŸun yerine koyarak dünyayı onun gözleriyle görmeye çalışın. Onun düÅŸüncelerine deÄŸer verdiÄŸinizi ve onları önemli bulduÄŸunuzu hissettirin ve onun bakış açısına karşı duyarlı olun.

Yukarıdaki koÅŸullar yerine getirilmiÅŸse, etkin dinlemenizin çocuÄŸun bireyselliÄŸine saygı duyduÄŸunuzu, onu anladığınızı ve kabul ettiÄŸinizi ileteceÄŸinden emin olabilirsiniz. Bunun karşılığında çocuÄŸunuzun sorunlarını kendisinin çözdüÄŸünü görmek ödülünüz olacaktır.

Etkin dinleme yöntemi, çocuÄŸunuzun kendi duygularını daha iyi anlamasına ve olumsuz duygulardan daha az korkmasına yardımcı olacak, çocuÄŸunuzla aranızda köprüler kuracak ve sıcak baÄŸlar oluÅŸturacaktır.

Tutarlılık

Anne baba çocuk arasındaki iliÅŸkinin en önemli noktalarından biri çocuÄŸa karşı tutarlı davranabilmektir. Çocuklara söylenilenle yapılan arasında çoÄŸunlukla  tutarlılık yoksa, ne yapacağını bilemeyen, davranışlarından emin olmayan kendini endiÅŸeli ve güçsüz hisseden bir çocuk yetiÅŸmesine neden olunur. Anne ve baba kadar çocuÄŸun yakın iliÅŸkide bulunduÄŸu örneÄŸin, bakıcı, büyükanne ve büyükbaba gibi kiÅŸilerin de kurallar konusunda tutarlı olmaları gerekir.

DoÄŸal Olmak

Yapmacık olmayan bir samimiyet içerisinde ve abartıdan uzak davranarak çocuÄŸun size güven duymasına dolayısıyla da iletiÅŸimin saÄŸlıklı kurulmasına katkıda bulunabilirsiniz.

Övgü

Övülmek her çocuÄŸun ihtiyaçları arasında yer alır. Övgülerle çocuklara öÄŸretmek istediklerinizi ve mesajlarınızı daha kolay iletebilirsiniz. ÇocuÄŸun hak ettiÄŸinde övgü alması ona deÄŸer verdiÄŸiniz ve desteklediÄŸiniz mesajını verir. ÖrneÄŸin, sürekli küçük kardeÅŸiyle geçimsizliÄŸi olan, zaman zaman ona zarar veren bir çocuÄŸun bir süre kardeÅŸine bakıp annesinin ütü yapmasına fırsat vermesi anne tarafından övgüyle karşılanıp çocuÄŸa “Çok iyi bir abla olduÄŸunu gösterdin” mesajı verebilir. ÇocuÄŸun baÅŸarılı davranışlarını överek desteklemek onu yeni baÅŸarılara adım atmada yüreklendirir.

Öfkeyi Kontrol Etme

ÇocuÄŸun yaptığı bir yanlış sizi çileden çıkaracak nitelikte olabilir. Böylece yanlışı ortadan kaldırma amacıyla olsa da öfkenize hakim olmayıp amacını aÅŸan, ölçüsüz davranışlara ve ceza yöntemlerine baÅŸvurabilirsiniz. Öfkenin eseri olarak ortaya çıkan bu yöntemler çocuÄŸun kiÅŸiliÄŸini örseleyici nitelikte olabilir.

Öfkeli olduÄŸunuzda sakinleÅŸinceye kadar çocuÄŸunuzla iletiÅŸime girmeyin ve ortamdan bir süre için uzak kalmaya çalışın. SakinleÅŸtikten ve öfkenizi dindirdikten sonra çocukla konuÅŸabilir ve daha olumlu bir iletiÅŸim kurabilirsiniz.

EleÅŸtirinin Dozu

EleÅŸtiri eÄŸitimin temel koÅŸullarından biridir. Yanlışlar eleÅŸtirilerek doÄŸrular bulunabilir. Ancak eleÅŸtiri çok sık kullanılması gereken bir araç deÄŸildir. Zamanında ve belli bir dozda kullanıldığında yararlıdır. Çocukların anne babaların eleÅŸtirilerine temel itirazları birkaç noktada toplanmaktadır. Bunlar:

-          Bir olay nedeniyle defalarca aynı sözleri tekrarlayarak eleÅŸtirme.

-          Küçük düÅŸürücü, aÅŸağılayıcı sözlerin kullanılması.

-          BaÅŸkalarının yanında arkadaÅŸlarıyla birlikteyken eleÅŸtirme.

-          Eski defterleri karıştırırcasına olayla ilgili olmayan geçmiÅŸteki yanlışları da gündeme getirerek eleÅŸtirme.

Yukarıdaki eleÅŸtiri biçimleri çocuk için zedeleyici olmakta ve yapıcı özellik taşımamaktadır. Dolayısıyla amaca ulaÅŸması zordur.

Soruların Cevaplanması

GeliÅŸim sürecinde çocuk dış dünyayı, etrafında olup bitenleri kısaca hayatı tanımak ister. Bu amaçla anne babayı soru bombardımanına tutabilir. Soruların yanıtsız bırakılması ona deÄŸer vermediÄŸiniz anlamına gelebilir. Sorulara yanıt vermeme kadar bir çırpıda bütün bildiklerinizi de tüm detayıyla çocuÄŸa anlatmak da uygun deÄŸildir. ÇocuÄŸun sorduÄŸu soruları, onun biliÅŸsel geliÅŸim düzeyine uygun, anlayabileceÄŸi bir dil kullanarak ve öÄŸrenmek istediklerini asıl kabul edip fazla detaya inmeden cevaplandırın. 

Anne / babanın özellikleri

Her anne babanın mizacı, yetiÅŸtirilme tarzı, çocuklarla iliÅŸki kurabilme yeteneÄŸi gibi faktörlerden etkilenen anne babalık tutum ve biçimi vardır. Yapılan araÅŸtırmalar sonucu genel olarak 4 tip anne baba tutumundan söz edilebilir.

ÇocuÄŸun davranışları sizin hangi tip anne baba tutumunu sergilediÄŸinize göre deÄŸiÅŸebilir.

Egemen ve Otoriter tutum

Baskıcı, kuralcı ve egemen tutum sergileyen anne babalar çocuklarının çok az açıklama getirerek ya da hiç açıklama getirmeden kurallara uymasını beklerler. Genellikle çocuklarının üzerinde tam hakimiyet kurmak ve kontrolü tamamen ellerinde tutmak isterler. Çocuklarını dinlemektense gözlemeyi tercih ederler ve soru sormalarından hoÅŸlanmazlar. ÇocuÄŸun ilgi ve sevgi gereksinimini karşılamaktan uzak dururlar.

ÇocuÄŸu ihmal eden tutum

Hem sevgi, ilgi ve ÅŸevkat göstermeyen hem de kuralları öÄŸretme ve onları disiplin altına almaya çalışmayan anne baba tutumudur. Sabırsız davranır, kolayca sinirlenir ve çocukla ilgilenilmesi gereken durumlarda aşırı tepki gösterirler. Çocuklarına vakit ayıramazlar.

YumuÅŸak ve koruyucu tutum

Sakin, çocuÄŸuna destek vermeye çalışan anne babalardır. Ancak çocuklarına kuralları öÄŸretmekte ve bunların uygulanması konusunda yetersiz kalırlar. Çocuklarını aşırı korur ve kollarlar. Çocukları yanlış bir hareket yaptığında bile onları disipline etmek için uyarmaktan kaçınırlar. Katı ve sert anne baba imajı vermekten çekinirler. Çocukların toplum içinde sadece deneyim ve kendi seçimleriyle doÄŸruyu bulacaklarına inanırlar.

Kuralları öÄŸreten sevecen tutum

DoÄŸruyu, yanlışı ve bunun doÄŸuracağı sonuçları açık bir ÅŸekilde öÄŸreten anne babaların tutumudur. ÇocuÄŸa sevgisini gösterir ve tüm ihtiyaçlarını gidermek için çaba harcar ve zamanın bir kısmını çocuÄŸuna ayırır. Böyle yetiÅŸtirilen çocuklar kendilerini daha güvenli hissederler.Anne babalar çocuklarına karşı nasıl tutum içinde olduklarını sorgulamak zorundadırlar. Bu tutum birçok uyum sorunu yaÅŸayan çocuklar için daha önem kazanır. ÖrneÄŸin, siz bazı tutum ve davranışınızla istemeden dahi olsa çocuÄŸun agresif, baÅŸkaldıran ve uyumsuz özelliklerini pekiÅŸtirebilirsiniz. Kuralları öÄŸreten sevecen anne baba tutumu, engelleme ile izin verme arasında çok ince ve hassas dengenin korunmasını saÄŸlamaya yöneliktir.

Saygılarımızla,

TANMAVİBEYAZ  ÇOCUKEVİ

Kaynak: 

- Dış Disiplin mi? İç Disiplin mi? , Dr.  Thomas Gordan

- ÇocuÄŸum, Sorunlarım var, Doç. Dr.Mücahit Öztürk

- Çocukla İletiÅŸim Nasıl Kurulur? Adlı makale, Leyla Navaro

 

ÇOKLU ZEKA KURAMI

Howard Gardner tarafından  çoklu zeka kuramı 1980’li yılların baÅŸlarında ortaya atılmıştır. Gardner’e göre bir tek zeka yerine bir çok yetenekten, baÅŸka bir ifadeyle zeka alnından söz edilebilir. zekâyı tek ve baskın bir yetenek olarak görmekten ziyade, çeÅŸitli ve özel boyutlardan oluÅŸtuÄŸunu öneren bir modeldir.

İnsanlar çok farklı zeka türlerine sahiptir,Her insanın aktif olarak kullandığı zekaları ile özel bir karışıma sahiptirler, her insanın kendine göre bir zekası vardır.Zekaların her biri insanda farklı bir geliÅŸim sürecine sahiptir,Bütün zekalar dinamiktir,İnsandaki zekalar tanımlanabilir, ve geliÅŸtirebilir, her insan kendi zekasını geliÅŸtirmek ve tanımak fırsatına sahiptir, her bir zekanın geliÅŸimi kendi içinde deÄŸerlendirilmelidir, her bir zeka, hafıza dikkat algı ve problem çözme açısından farklı bir sisteme sahiptir,bir zekanın kullanımı esnasında diÄŸer zekadan da faydalanılabilir.KiÅŸisel alt yapı, kültür kalıtım inançlar zekanın geliÅŸimi üzerinde etkiye sahiptir.Bütün zekalar insanın kendini gerçekleÅŸtirmesi yolunda farklı ve özel kaynaklardır.İnsan geliÅŸimini deÄŸerlendiren tüm bilimsel teoriler çoklu zeka teorisini desteklemektedir.Bu bilgiler ışığında çocuklarımızın her birinin farklı bir birey olduÄŸunu her birinin farklı algılama ÅŸekillerine sahip olduÄŸunu ve dolayısıyla  da farklı yansıtma ÅŸekillerine sahip olduklarını biliyoruz.Öyleyse eÄŸitim sistemimizde her çocuÄŸa göre farklı eÄŸitim ve öÄŸretim teknikleri geliÅŸtirmemiz gerektiÄŸi de kaçınılmazdır.

 

OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE PSİKO-SOSYAL GELİŞMEDE AİLE TUTUMUNUN ETKİLERİ

Yeni doÄŸan bebek, tüm varlığıyla korunmaya muhtaç küçük bir insandır. Anne, baba onu sarıp kucaklayarak, tüm geliÅŸim basamaklarında yanında olacak, ihtiyaçlarını karşılayacak, onu bir birey haline getirecektir. Amaç kuÅŸkusuz saÄŸlıklı bir kiÅŸiliÄŸe sahip insan yetiÅŸtirmektir.

Çocuk her geliÅŸim döneminde farklı gereksinimlere sahiptir. Bunların önemli bir kısmı aile tarafından karşılanır. Gereksinimleri karşılanmayan çocuk kendi öz benliÄŸinden utanç duymaya baÅŸlar ve saÄŸlıksız büyür.

ÇocuÄŸun temel gereksinimlerini ÅŸu ÅŸekilde sıralayabiliriz:

1-    DOKUNULMA: ÇocuÄŸa dikkat etme, davranışlarını seyrederek ona “aferin, haydi yine yap” gibi geri bildirim verme, tutma ve kucaklama, yüreklendirme, övme ve ona sıcaklık gösterme.

2-    GÜVEN: ÇocuÄŸun saÄŸlığıyla ilgilenme, yeteri kadar yiyecek ve giyecek verme, onu tehlikeli durumlardan koruma.

3-    YAPI/DÜZEN: ÇocuÄŸa yön verme, örnek olma, yapabileceÄŸi ve yapamayacağı davranışların sınırlarını belirtme, tutarlı hareket etme.

4-    SOSYALLEÅžME: ÇocuÄŸun duygularını olduÄŸu gibi tanımlama, onu yansıtma, ona zaman verme, dış dünya ile arasında köprü görevini görme, özdeÅŸim kurabileceÄŸi bir kiÅŸi olma.

5-    UYARILMA: Oyun yoluyla ve çocuÄŸun dünyasına giren deÄŸiÅŸik olaylarla acı, haz, neÅŸe, heyecan gibi duyguları uyarma.

6-    KENDİNİ DEÄžERLİ GÖRME: ÇocuÄŸu ciddiye alma “ben önemliyim, bana kötü bir ÅŸey olmasını istemezler, beni ben olduÄŸum için seviyorlar, ben diÄŸerlerinden farklıyım” duygusunu verme.

Bu gereksinimler karşılanmadığı zaman çocuÄŸa “sen ve senin gereksinimlerin önemli deÄŸil, senin var ya da yok olmanın önemi yok” mesajı verilmiÅŸ olur. Normal yollardan karşılanmayan gereksinimlerini normal dışı yollardan elde etmeye giriÅŸir. Normal koÅŸullarda anne babasının dikkatini çekemeyen çocuk, onaylanmayan davranışlarda bulunarak dikkat çekmeye çalışır. Her yaÅŸta insanın önemli iki temel ruhsal gereksinimi vardır: 1- Sevmek ve sevilmek 2- Kendisi ve baÅŸkaları için deÄŸerli olmak.

SaÄŸlam ve saÄŸlıklı kiÅŸilik geliÅŸmesi için çocuÄŸun gereksinimlerinin doyurulması ve ileride bu gereksinimlerini kendi kendine doyurabilme yetenek ve sorumluluÄŸunun geliÅŸmesine olanak saÄŸlanması gerekir.

Ailenin çocuÄŸa karşı tutumunun iki temel öÄŸesi vardır: Sevgi ve Disiplin

Olumsuz aile tutumlarını kısaca ele alalım:

Aşırı verici, koruyucu ve aşırı disiplinsiz tutum: Bu tutumda sevgi ve disiplinsizlik iki aşırı uçtadır. Çocuktan bir ÅŸey beklenmez ve disiplin uygulanmaz, çocuk ne kadar büyürse büyüsün aile ona ilk yıllarda olduÄŸu gibi daima vermeye ve korumaya eÄŸilimlidir. Disiplinsizlik ailenin güçsüzlüÄŸü ve yetersizliÄŸinin sonucudur.

Aşırı itici, ilgisiz ve aşırı disiplinsiz durum: DisiplinsizliÄŸin buradaki sebebi sorumsuzluk ve ilgisizliktir. Sevgi yetersizliÄŸi aşırı iticiliÄŸe nedendir. Çocuk yeterli sevgi ve bakım görmez ve hazır olmadığı çaÄŸlarda bağımsızlığa zorlanır. Bu tutuma reddedici tutum da denebilir.

Aşırı verici, koruyucu ve aşırı disiplinli denetimli tutum: Sevgi aşırı verici ve koruyucu bir davranışla sunulur. Ancak kendisinden beklenenler çoktur. Ailenin, toplumun kural ve yasaklarını erken yaÅŸta öÄŸrenmesi istenir. Bu beklentiler sevgi ile beraber sunulduÄŸunda çocuklar tarafından kolay benimsenir ve benliÄŸe sindirilir. İleriki yaÅŸamlarında kendisine aşırı kontrol koyan, acımasız bir süper egoya sahip bireyler yetiÅŸir.

Aşırı itici, aşırı disiplinli cezalandırıcı tutum: Sevgi yetersizliÄŸi, aşırı kontrol ve disiplin görülür.

Anne- babanın tutumları arasında tutarsızlık oluÅŸu: ÇocuÄŸa anne ayrı, baba ayrı bir tutum izlemektedir.

ÇocuÄŸun benlik kavramı, kendi için önem taşıyan büyüklerin ona gösterdikleri tutumların bir yansıması olduÄŸundan, ana babadan gelen itici  tutumlar, çocuÄŸun kendini deÄŸersiz bulmasıyla sonuçlanır. İstenen davranışları yaptığında ödüllendirilmeyen veya desteklenmeyen çocuk onaylanan ve onaylanmayan davranışlarının ayrımını yapmada giderek güçlük çeker.

Aşırı koruyuculuÄŸun bir sonucu da aşırı hoÅŸgörü ve şımartma olabilir ve bu kez çocuk, anne babasını yönetmeye baÅŸlar. Bu çocuklar şımarık, bencil, baÅŸkalarına hak tanımaz olur ve sonu gelmez isteklerle çevrelerini bıktırırlar.

Bütün bu tutumların yanı sıra çocuÄŸun saÄŸlıklı kiÅŸilik geliÅŸimini saÄŸlayan bir tutum daha vardır:

EÅŸitlikçi- Demokratik Aile Tutumu:

ÇocuÄŸa karşılıksız sevgi verilmesi esastır. Demokratik anne- baba çocuÄŸa insan olarak saygı gösterir. Her çocuÄŸun kendine has özellikleri olduÄŸunu kabul eder, abla, abi, kardeÅŸ karşılaÅŸtırması yapmaz. ÇocuÄŸun yeteneklerini en üst düzeyde açığa çıkarmasına, kendini gerçekleÅŸtirmesine izin verir. Katı kurallar yerine prensipler getirir, bu prensiplerin nedenini açıklar. ÇocuÄŸun özdisiplinini hedefler.

Demokratik anne-baba tutumunda eÅŸler arası uyum söz konusudur. Ortak tavır sergilenir. Böyle bir ortamda yetiÅŸen çocuklar bağımsız, kendine güvenen, benlik saygısı yüksek, sorumluluk sahibi bireyler olarak yetiÅŸirler.

Her anne babanın bilerek ya da bilmeyerek çocuklarına karşı tutumu deÄŸiÅŸik olabilmektedir. Bazı çocuklar daha çok sevilmekte, bazılarına baskı yapılmakta, bazıları ise sevilmeyen istenmeyen çocuklar olarak görülmektedir. Bütün bu tutumlar çocuÄŸun hem kiÅŸiliÄŸinin hem de sosyal geliÅŸiminin deÄŸiÅŸik biçimler kazanmasına neden olmaktadır.

Sizler ebeveyn olarak; iÅŸbirliÄŸine yatkın, çalışmaktan zevk alan, kendini ve diÄŸer insanları seven, yaratıcı, vicdan sahibi bireylerin yetiÅŸmesi için, sevecen ve dengeli bir aile ortamında, sorumlulukların paylaşıldığı hoÅŸgörünün hakim olduÄŸu demokratik bir tutumla duyarlı, dengeli ve saÄŸlıklı çocuklar yetiÅŸtirebilirsiniz.

 

DEĞERLER EĞİTİMİ

DeÄŸerler toplumsal yaÅŸamın ayrılmaz bir parçasıdır. Okul öncesi dönemde deÄŸerlere iliÅŸkin ilk bilgiler kazanılır. Aileler ve okul öncesi eÄŸitimcileri çocuklar için deÄŸerleri öÄŸrenebilecekleri ilk modeller olacaktır.DeÄŸerler çocuklarda sosyal- duygusal geliÅŸimin de bir parçasıdır.EÄŸitimcilerin ve ailelerin bu nedenle çocukların sosyal-duygusal geliÅŸimlerini desteklemekleri gerekmektedir.DeÄŸerler eÄŸitiminde çocuÄŸun kendine güven duygusu da önemli bir noktadır. ÇocuÄŸun  kendine güveni geliÅŸtirilmelidir.Çocuklara yaÅŸlarına uygun becerileri denemeleri için fırsat saÄŸlanmalıdır.  ÇocuÄŸun kendi kendine bir davranışı gerçekleÅŸtirmesi bağımsızlığını arttırır ve kendine güvenini geliÅŸtirir. İyi bir deÄŸerler eÄŸitimi akademik baÅŸarıyı da etkiler.

 

DeÄŸerlere iliÅŸkin eÄŸitim bebeÄŸin doÄŸduÄŸu andan itibaren ilk bulunduÄŸu çevre olan ailede baÅŸlar. Çocuklar deÄŸerleri sosyalleÅŸme dediÄŸimiz kavramın içinde sosyalleÅŸerek öÄŸrenmeye ve içselleÅŸtirmeye devam edeceklerdir.

“DeÄŸerler EÄŸitimi”, 3-7 yaÅŸ arası çocukların deÄŸerleri keÅŸfetmeleri, yeni kavramlar öÄŸrenmeleri, paylaÅŸmayı ve düÅŸünmeyi pekiÅŸtirmeleri, yaratmaları ve sosyal becerileri öÄŸrenmeleri amacıyla oyunlar, sanat,ÅŸarkı,hareketler ve hayal gücü ile bütünleÅŸmiÅŸtir çeÅŸitli etkinlikleri içermektedir.Bu eÄŸitim sisteminin en önemli amacı,bireyin farklı deÄŸerlerin üzerinde derinlemesine düÅŸünmelerini saÄŸlamak ve kendi kiÅŸisel,sosyal,etik deÄŸerlerini seçmeleri ve geliÅŸtirmeleri yönünde bireylere ilham vermektir.

DeÄŸerler EÄŸitimi 3 temel öngörü içerir;

1.Evrensel deÄŸerler her bireye saygı duyulması gerektiÄŸini öÄŸretir.Bu deÄŸerlerden hoÅŸlanmayı öÄŸrenmek,bireyin ve daha geniÅŸ ölçüde toplumun iyileÅŸmesini teÅŸvik eder.

2.Her öÄŸrenci deÄŸerlere önem verir ve eÄŸer olanaklar sunulursa olumlu olarak yaratma ve öÄŸrenme kapasitesini kullanabilir

3. ÖÄŸrenciler , deÄŸerleri temel alan bir atmosferde sosyal açıdan bilinçli seçimler yapabilmeyi öÄŸrenecek, kabul edildikleri karşılıklı saygıya dayanan olumlu, güvenli bir ortamda güç kazanarak büyürler.

Çocukların deÄŸerlerle ilgili bir ÅŸeyler dinlemeleri yeterli olmamaktadır, bu nedenle programımızdaki deÄŸerler eÄŸitimini iÅŸlerken, mümkün olduÄŸunca deÄŸerleri benimseyecek pek çok farklı düzeyde deneyimlerden yararlanmaktayız. Yalnızca deÄŸerleri, hakkında sohbet yeterli olmamakta, deÄŸerleri hissetmeleri ve deneyimlemeleri için gün boyunca kullanabilecekleri ve gözlemleyebilecekleri sosyal ortamlardan yaratılmaktadır. Daire saatleri, dil eÄŸitim saatleri,sanat etkinliklerindeki sanatsal ifadeler ve sosyal çalışmalar deÄŸerleri en rahatlıkla verilebileceÄŸi zamanların başında gelmektedir.

DeÄŸerler eÄŸitiminde ailelerin dikkat etmesi gereken ilk nokta “Model olmanın anahtar”olduÄŸudur.EÄŸer çocuÄŸunuzun doÄŸru olmasını,empati duymasını ve sorumluluk sahibi olmasını istiyorsanız bu deÄŸerleri güçlendirmeniz gerekir.EÄŸer çocuÄŸunuzun nazikçe konuÅŸmasını, diÄŸer kiÅŸilere saygı duymasını istiyorsanız, sinirleriniz gergin olduÄŸu zamanlarda dahi karşınızdaki kiÅŸilerle nazikçe konuÅŸmalısınız. EÄŸer çocuÄŸunuzun eÅŸyalara deÄŸer vermesini istiyorsanız bunu kendi eÅŸyalarınıza gösterdiÄŸiniz ilgiyle ortaya koyabilirsiniz. Hatta daha da iyisi çocuÄŸunuzun bu aktivitelere birlikte katılmasına izin verebilirsiniz. Bizde çocuklarımızın yaÅŸ ve geliÅŸim özellikleri doÄŸrultusunda deÄŸerlerimizi belirledik, etkinliklerimizi basitten zora doÄŸru hazırlayarak uygulamaya baÅŸladık.

Sevgiyle kalın……

                                                                                                 TANMAVİBEYAZ ÇOCUKEVİ

 

EYVAH ! HAYIR KRİZİ BAŞLADI

Oyuncak istiyorum diye tutturan 3 yaşındaki bir çocuÄŸa nasıl davranırsınız? Kıpkırmızı suratı ile yerde tepinip, “ben bunu istiyorum” diye avazı çıktığı kadar bağırdığında neler yapabilirsiniz ki? Peki, süt ÅŸiÅŸesini yere boÅŸaltmak için diretene ne tepki gösterirsiniz. Olmayacak bir ÅŸey için inat edip, bağıran çocuklar ile ne yapılabilir. Görmezlikten gelmek mi, ondan daha çok bağırmak mı, onu zorla ikna etmeye çalışmak mı? İlk çocukluk evresinde 2,5–3 yaÅŸ geliÅŸimin zorlu dönemlerinden birisini oluÅŸturur. “SerkeÅŸlik devresi” olarak tanımlanan bu dönemde çocuk; dengesiz, olumsuz, kararsız ve isyankârdır. Sosyal duyarlılıkla yaptığı gösteriler yardım isteÄŸi ve hayal gücünün arttığı bu dönemde çocuk büyüklerin söylediklerine itiraz edebilir hatta tam tersini yapabilir. Eylemleri kısıtlandığında öfkelenebilir, çevresinden yardım istemez ve yaptığı ÅŸeyi tek başına baÅŸarmayı ister. Uzun açıklamalar ve yasaklarla “hayır” diyen çocuÄŸa olayın gerçekleÅŸtiÄŸi kriz anında bir ÅŸey anlatmak pek mümkün deÄŸil. Çünkü inat ettiÄŸi zaman, her ÅŸey kendi arzusuna göre olsun ister. Bunun dışına çıkan hiçbir açıklama ya da yasak çocuÄŸu tatmin etmez. Uzmanlara göre bu dönem, çocuÄŸun kiÅŸilik geliÅŸiminin bir parçası, hatta en önemli parçalarından biri. Çünkü çocuk inat ettiÄŸinde aslında kendini olduÄŸu gibi kabul ettirmeye çalışır. Kendi düÅŸüncelerinin, isteklerinin ve bir anlamda kiÅŸiliÄŸinin kabul görmesini ister. Bu nedenle uzmanlar, çocuÄŸun kiÅŸilik kazanması için bu devrelerin olması gerektiÄŸini vurguluyorlar.

ÇOCUK ARTIK BİR BİREY

Bu dönemlerde çocuklar kendi baÅŸlarına bir ÅŸeyler yapma peÅŸindedirler. Çünkü bazı ÅŸeyleri kendi baÅŸlarına baÅŸardıklarını görürler. Artık oda bir takım olayları baÅŸlatır, baÅŸrolünü oynar ve istediÄŸi gibi yönlendirebilir. Eylemleri bir hedefe doÄŸru yönlenmeye baÅŸlamıştır. Mesela çocuk kumda anlamsız oynamaz, kumu kamyonunun kasasına bilinçli olarak boÅŸaltmaya baÅŸlar. ÇocuÄŸun kendi yeteneklerini keÅŸfetmesi, gururunu okÅŸar. Tabii bunda çevresinin, onun yeteneklerine karşı gösterdiÄŸi ilginin de payı var.

İŞLER YOLUNDA GİTMEDİĞİNDE

ÇocuÄŸun artık her ÅŸeyi kendisinin yönlendirmesi, onu bir anda kendisi için büyük kılar. Bu nedenle, çok sık ÅŸu anahtar kelimeleri kullanır; “Kendim yapacağım.”, “Yalnız yapacağım.”, “İstiyorum.”, “Hayır”. Çocuk tamamen kendisine konsantre olup, kendi dünyasını yaratma çabasındadır. “Ben bazı ÅŸeyleri baÅŸarıyorum!” düÅŸüncesi geliÅŸir. Bu ise çalışma ile elde edilir. Bu nedenle, iÅŸler her zaman küçük afacanın istediÄŸi gibi yürümez. İşte o zaman küçük afacan büyük bir öfkeyle küplere binip bağırır, tepinir, her ÅŸeyi yakar yıkar. Genelde anne baba bu hareketi kendine karşı yapılan bir kapris olarak algılar. Oysa çocuÄŸun öfkesi anne babasına deÄŸil dünyanın kendi istediÄŸi gibi olmamasınadır.

NASIL DAVRANMAK GEREKİYOR?

Çocuk hayır döneminde iki ÅŸeyi öÄŸrenmeli. Bunlardan birincisi, kendi beceri ve yetisiyle bazı ÅŸeyleri baÅŸarabileceÄŸi. İkincisi ise, kendi dünyasının dışında baÅŸka bir dünyanın da var olduÄŸu. Çocuk bu dönemde çevresine anlayış göstermeyi öÄŸrenmeli. Peki, çocuÄŸun bunları yapmaya hakkı var mı? Birçok ebeveyn çocuÄŸun inat etmesini gereksiz bulur. Çünkü onlar öfkelerini kontrol altında tutmayı öÄŸrenmiÅŸlerdir. Oysa çocuklar her ÅŸeyi siyah ya da beyaz 

görürler. Bu sebeple iÅŸler onun istediÄŸi gibi yürümeli ya da kıyamet kopmalıdır. Bu dönemin geçici olduÄŸunu bilmek ve sabırlı olmak gerekiyor. Buna hakkı olup olmadığını düÅŸünmek yerine, her çocuÄŸun geçirdiÄŸi bu evrede, biraz olsun serbestlik tanınmalı. Olaydan sonra açıklama yoluna gidilerek, olayların neden onun istediÄŸi gibi yürümediÄŸi anlatılmalı. Böyle durumlarda anne babanın yakınlığı ve tesellisi, çocuÄŸa baÅŸaramadığı ÅŸeylerin dünyanın sonu olmadığını hissettirir. Olay anında bu durumun engellenemeyeceÄŸi ve engellenmeye çalışılması gerektiÄŸi unutulmamalı. Çünkü çocuk bu davranış biçimiyle kendi sınırlarını çizer.

BÜYÜK KARDEÅž VARSA…

Küçük çocuÄŸunuzun bu tür davranışlarını sabırla karşılamanız, evdeki diÄŸer kardeÅŸin “Ben neden yapamıyorum?” demesine yol açabilir. Bu sebeple anne büyük kardeÅŸi yanına almalı. “Gel seninle birlikte kardeÅŸinin bu durumunu halledelim.” Tarzında bir yaklaşım doÄŸru olacaktır. Bununla birlikte “sen büyüksün, sen ablasın” kelimesini çok kullanmamak gerekiyor. Çünkü bu durumda büyük çocuk “ben ablayım, aÄŸabeyim” diyerek kendi çocukluÄŸunu yaÅŸayamaz hale gelebiliyor. Çocuklar arasındaki yaÅŸ farkı da burada önemli. YaÅŸ farkı çoksa iÅŸ daha kolaylaşıyor, yaÅŸ farkı az ise durum zorlaşıyor. O anın gidiÅŸatına göre, anne olayı dengelemeli. BüyüÄŸü biraz daha üstte tutmak, küçüÄŸün yanlışını düzeltirken ondan yardım almak ve duygusal dengeyi koruyabilmek için çaba sarf etmek gerekiyor.

KRİZ ANINDA

Öncelikle bu bir dönem. Bunu unutmamalısınız. Çok sabırlı, yumuÅŸak ve tatlı olmak gerekiyor. Kriz anında konuyu gündemden çıkarmak, baÅŸka bir olayı gündeme getirmek, dikkatini baÅŸka bir ÅŸeye çekmek bir yöntem olabilir. Bazen bu krizler çok aşırı olabiliyor. ÇocuÄŸunuz kendini her ÅŸeye kapatıp avazı çıktığı kadar bağırmaya baÅŸlayabilir. Bu durumda onu kucağınıza alıp, hafif hafif sırtını severek, ne kadar bağırırsa bağırsın “canım”, “tatlım” gibi güzel sözlerle yatıştırmak gerekiyor. Her ÅŸey yatıştıktan sonra; yaptığı iÅŸin yanlışlığını, çok fazla ben dili kullanmadan, çevreden örnekler göstererek ona anlatmak gerekiyor. Yanlış tekrarlandığında yine çok tatlı, çok yumuÅŸak ve “hayır” ve “sen” kelimelerini kullanmadan yaklaÅŸmak lazım. “İyi çocuklar bunu yapmaz.” Gibi ifadelerle durumu daha kolay atlatabilirsiniz. Genel olarak bu dönemde, çocuÄŸa sorumluluk vermek gerekiyor. Bazı durumlarda ise konunun ajitasyon malzemesi haline gelmesi söz konusu olabilir. Tutturma faslı çok abartılı olabilir. Dönem uzayabilir. Büyük krizler yaÅŸanabilir. Bu tip durumlarda klinik psikolojiye baÅŸvurmak gerekiyor.

                                                                                            TANMAVİBEYAZ ÇOCUKEVİ                    

                                                                                                        PEDAGOG A. NİLÜFER ÖKTEMER

                                              

             

ÇOCUKLARI İNATTAN UZAKLAÅžTIRABİLECEK BASİT YOLLAR:

 Açıklamaları Önceden Yapmak: AlışveriÅŸ ya da ziyaret gibi önceden planlanan ÅŸeyler çocuÄŸa da önceden bildirilmelidir. Çocuk böylece kendini bu olaya hazırlar. Annesinin ona verdiÄŸi öÄŸütleri daha iyi içine sindirir. AnlaÅŸma SaÄŸlamak: AlışveriÅŸten önce çocuÄŸa neler alınmayacağı önceden kararlaÅŸtırılır. Bir çocuk alışveriÅŸ sırasında bir ÅŸey yediÄŸinde daha rahat dolaşır. Ve gördüÄŸü ÅŸeye saldırmaz.

Biraz Taviz Vermek: Anne baba çocuÄŸa karşı biraz taviz verdiÄŸinde otoriteyi kaybetmez. ÖrneÄŸin çocuk odasını toplamak yerine oynamak isterse, bazen buna izin verilmeli: Çocuk zamanla taviz vermenin karşılıklı olduÄŸunu öÄŸrenecektir. Bazı günler çocuk anne babasının dediÄŸini yapar bazen de karşı gelir.

Dikkatini BaÅŸka Bir Yere Çekmek: Çocuk inat etmeye baÅŸladığında dikkatini baÅŸka yere çekmeye çalışmak baÅŸarı saÄŸlayabilir. Bakalım kim önce oyuncağı bulacak? gibi sorular çocuÄŸa yeni hedefler sunarak dikkatini o yöne çeker.

Karar Vermesini İstemek: Çikolata mı ÅŸeker mi? Karar vermek her zaman bir tarafın kaybı anlamına geldiÄŸi için çocuklar çok kez karar vermede zorlanırlar. Karar vermek inat krizine yol açıyorsa anne baba çocuÄŸa insanın her zaman her istediÄŸine sahip olamayacağını öÄŸretmeli. Her zaman tek bir ÅŸeyin öncelikli olduÄŸu çocuk tarafından kabul edilmelidir.

Sınırları Koymak: Çocuklar tüm dünyanın kendileri etrafında dönmediÄŸini öÄŸrenmek zorundalar. Çevrelerindeki insanların da istekleri olduÄŸunu kabullenmelidir. Bu nedenle anne baba çocuÄŸun önüne kendi isteklerini ve düÅŸüncelerini koyarak sınırlar çizilmeli.