EĞİTİM PROGRAMLARI
» FEN VE DOÄžA ( GEMS ETKİNLİKLERİ )
» OKUMA YAZMAYA HAZIRLIKLI OLMA
İLKÖÄžRETİME HAZIRLIK (OKUL OLGUNLUÄžU Kavramı)
İlk düzenli öÄŸretim aÅŸaması olan ilköÄŸretim öÄŸretisi kiÅŸinin geleceÄŸini yönlendirmesi açısından büyük önem taşır. AraÅŸtırmacılar ilk öÄŸretimin daha sonraki eÄŸitim dönemlerinin temelini oluÅŸturmadaki çok önemli rolüne deÄŸinirken ilköÄŸretim yaÅŸamımızın baÅŸarılı, mutlu, ya da tam tersi oluÅŸunun OKUL ÖNCESİ dönemimizdeki yaÅŸantılarımızdan kaynaklandığı belirtilmektedir.
Çocuklar okul olgunluÄŸu ya da hazırlıklı olma dediÄŸimiz kavramı 61-72 aylık dönemde hazırlık sınıfında oluÅŸtururlar. Çocuklar sayı ve ÅŸekil kavramlarıyla, nesneler üzerinde basit toplama ve çıkarma çalışmalarıyla matematiÄŸe hazırlanırlar. Ses eÄŸitimi çalışmaları, özgün hikaye anlatma ve kavram çalışmalarıyla Türkçe dersine, çizgi çalışmalarında yukardan aÅŸağıya, saÄŸdan sola doÄŸru yapılan küçük kaslarını geliÅŸtiren çalışmalarla yazı yazmaya hazırlanırlar. Tüm çalışmalar 61-72 ay çocuÄŸunun seviyesine uygun olarak kolaydan zora, basitten karmaşığa doÄŸru bir yol izler. Yine ÅŸekillerde büyükten küçüÄŸe, genelden özele, toplu bakıştan ayrıntıya inecek ÅŸekilde yaptırlır. Ülkemizde ilköÄŸretime baÅŸlamada tek ölçüt olarak kronolojik yaşın kabul edildiÄŸi düÅŸünülürse bu çalışmanın ne denli önem kazandığı açıkca ortadadır.Bizler TanMaviBeyaz Çocukevi olarak1973′den beri yaptığımız bu çalışmaların ne denli gerekli ve baÅŸarılı olduÄŸunu takip ettiÄŸimiz eski öÄŸrencilerimizin baÅŸarılı öÄŸretim ve öÄŸretim sonrası yıllarında izliyoruz.
Bu konuda Doç.Dr. Ayla Oktay’ın yazısını okuyabilirsiniz>
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE ÖÄžRENME VE OKUMAYA HAZIRLIKLI OLMAK
Doç. Dr. Ayla OKTAY
Günümüzde çocuk psikolojisi ve eÄŸitimi konusunda çalışan araÅŸtırıcıların bir bölümü “zekâ ve öÄŸrenme” konusu ile de yakından ilgilenmektedirler. ÇocuÄŸun zekâsı ile öÄŸrenme yeteneÄŸinin geliÅŸtirilebilmesi konusu, anne-babalar tarafından da uzmanlara en sık sorulan sorular arasındadır.
Çocuktaki zekâ potansiyeli nasıl geliÅŸtirilir ve çocuÄŸun özellikte «programlı öÄŸretim” dediÄŸimiz ilkokul öÄŸretimine hazır olabilmesi için ne gibi önlemlerin alınması uygun olur?
Bu soruya en çok verilen yanıt: “çevrenin zenginleÅŸtirilmesi”dir. (Freeberg ve Payne, 1867). “Ama yalnız çevresel olanakların düzenlenmesiyle çocukta geliÅŸme saÄŸlanabilir mi?” sorusu da daima akla gelen bir karşıt soru olmaktadır.İnsan, davranışlarının büyük bir kısmını “öÄŸrenme” ile kazanan bir canlı olmakla birlikte; tüm canlıların davranışlarının geliÅŸmesinde büyük rol oynayan “olgunlaÅŸma” insan için de son derece önemlidir. İnsan için de, belirli bir beceriyi kazanabilmek, belirli bir faaliyeti baÅŸarabilmek için gerekli geliÅŸme düzeyine ulaÅŸmış olmanın rolü tartışılamaz.Çocuk nasıl kaslarının geliÅŸmesi tamamlanmadığı sürece yürüyemezse veya belirli bir geliÅŸme aÅŸamasına gelmeden diÅŸ çıkaramıyorsa, aynı ÅŸekilde, her öÄŸrenme faaliyeti için de, o faaliyetin gerektirdiÄŸi olgunluk düzeyine ulaÅŸmış olmak zorundadır.İnsan yavrusu için öÄŸrenme faaliyeti çok erkenden daha doÄŸumla baÅŸlar. Çocuk önceleri -beslenme, temizlik gibi- çeÅŸitli yaÅŸamsal iÅŸlevlerinin yerine getirilmesi ile ilgili konuları öÄŸrenirken, giderek öÄŸrenmesinin alanı geniÅŸler. İlk alışkanlıkları, insanlar arası iliÅŸkileri, yapması ve yapamaması gereken ÅŸeyleri hep öÄŸrenme yoluyla ödenir. Bu dönemde çocuÄŸun tüm öÄŸrenmesi ev çevresindeki insan ve eÅŸyalarla karşılıkl etkileÅŸimi yoluyla geliÅŸir. YaÅŸamın ilk yıllarında çocuklardaki öÄŸrenme hızı, diÄŸer dönemlere göre çak daha fazladır. Bu konuda yapılan çeÅŸitli araÅŸtırmalarda bu görüÅŸü doÄŸrular nitelikte sonuçlar alınmıştır. Konuyu araÅŸtıranlardan biri olan Bloom’un 1964 araÅŸtırmasına göre, çocuk, 17 yaşında ölçülen zekâsının %50′sine 4 yaşında ulaÅŸabilmektedir. O halde, ilk yıllardaki çevre koÅŸulları çocuÄŸun bu hızlı geliÅŸmesini kolaylaÅŸtırabilir veya engelleyici nitelikte olabilir.ÖÄŸrenme, ancak çocuk buna gerek ve istek duyduÄŸu zaman, kalıcı bir ÅŸekilde gerçekleÅŸebilir. ÇocuÄŸa ve yetiÅŸkine öÄŸrenmek istemediÄŸi ve öÄŸrenmek için hazır olmadığı bir konuyu öÄŸretmek hemen hemen olanaksızdır.Normal bir çocukta öÄŸrenme ilgisi erkenden baÅŸlar. Bu ilgi yaÅŸam ortamının da uygun olduÄŸu hallerde 4-5 yaÅŸlarına doÄŸru giderek artar. Bu dönemde çocuklar çeÅŸitli konuları öÄŸrenmek için büyük ilgi duyarlar. Artık yürümesini, konuÅŸmasını, ev çevresini iyice öÄŸrenen çocuk; radyodan sesin nasıl geldiÄŸini, televizyonda resimlerin, aracın içine nasıl girdiÄŸini veya rüzgâr veya yaÄŸmurun nasıl oluÅŸtuÄŸunu, ya da otomobilin nasıl hareket ettiÄŸini merak eder, sorar. ÖÄŸrenmek ister. Çocuklardaki bu istek makul ve doÄŸru yanıtlarla karşılanıp tatmin olduÄŸu zaman, bu küçük birey, yeni bir öÄŸrenme basamağına geçmeye hazırdır. Aksi halde kafası çözümleyemediÄŸi birtakım sorularla karmakarışık bir duruma gelebilir.Genellikle, okulöncesi yıllar, çocukların oyun oynamaktan büyük zevk duydukları bir dönemdir. Tüm çocuklar, günün büyük bir kısmını yalnız veya baÅŸka çocuklarla birlikte oynayarak geçirirler. Bu dönemde “oyun”, çocuÄŸun en doÄŸal öÄŸrenme aracıdır.Bazı çocuklar, oyun faaliyetleri içine yenilerini eklemeye çok isteklidirler. Bu yeni oyun faaliyeti çaÄŸdaÅŸ aile ve belirli bir kültür ortamında; çoÄŸunlukla okuma-yazmaya yönelik türdendir. ÇocuÄŸun okulu; okumaya, yazmaya ilgi duyması, içinde yaÅŸadığı aile ortamının önemli ölçüde etkisi altındadır. Evde hiç kitabı olmayan ,anne veya babasının herhangi bir ÅŸey okuduÄŸunu görme olanağını bulamayan bir çocuÄŸun ilgi duyduÄŸu konular arasında, okumanın bulunması pek olaÄŸan deÄŸildir. Bu tip Çocuklar, ancak okula baÅŸladıkları zaman bu yeni faaliyet türü ile karşılaşırlar ve kendileri için bu çok yeni faaliyete uymakta da güçlük çekerler.İlkokula baÅŸlamak çocuÄŸun yaÅŸamında son derece önemli bir olaydır ve çocuÄŸun okula baÅŸlamadan çok daha önce bu konu ile ilgili olarak uyarılması ve aydınlatılması gerekir.Okulöncesi dönemdeki tüm öÄŸrenme faaliyetlerinde olduÄŸu gibi bundan da, büyük ölçüde anne-baba ve ev çevresi sorumludur. Çocuk, okulun ne olduÄŸunu, orada kendisinden neler beklenildiÄŸini, ne gibi olayların yaÅŸanabileceÄŸi konusunda önceden bilgi sahibi olmalıdır.
OKUMAYA HAZIRLIKLI OLMA (READING READINESS)
Genellikle öÄŸrenme yeteneÄŸi konusu aileleri en çok okulla ilgili bilgilerin kazanılması sırasında ilgilendirmeye baÅŸlar. Oysa, ilkokula baÅŸladığı zaman çocuÄŸun bu yeteneÄŸinin okulda tüm öÄŸretilenleri kavrayabilecek ÅŸekilde geliÅŸmiÅŸ, olması beklenir. İşte çocuÄŸun ilkokula ve özellikle okumaya baÅŸlayabilmesi için gerekli olan geliÅŸme düzeyi çeÅŸitli araÅŸtırıcılar tarafından “Okumaya hazırlıklı olma (reading readiness)” diye ifade edilmektedir.Aslında çocuÄŸun okula baÅŸlaması ve özellikle okumayı öÄŸrenmesi karmaşık bir olaydır. Bu konuda en çok etkili olan faktörler, yine farklı yazarlara göre, deÄŸiÅŸiklik göstermektedir. ÖrneÄŸin, Harrison (1939), Inglis (1949), fizyolojik, zihinsel ve kiÅŸisel hazırlıktan söz ederken; Smith (1950), Hildreth (1858) ve Schonall (1961), fizyolojik ve zihinsel hazırlığı kabul ederler, fakat kiÅŸisel hazırlığı, duygusal deneyimsel, dil, çevresel hazırlık gibi alt baÅŸlıklara ayırırlar (Downing) ve Thackray, 1972). Ancak, yine Downing ve Thackray’nin (1972) belirttikleri gibi hemen tüm araÅŸtırıcıların bu konu ile ilgili olarak deÄŸindikleri ortak ama temel faktörler, fizyolojik, duygusal ve çevresel faktörler ile zekâ faktörü olarak sıralanabilir.Okula yeni baÅŸlayan bir çocuÄŸun belirli bir okul yaşına eriÅŸmiÅŸ olması yeterli deÄŸildir. Çocukta bulunması gereken en önemli niteliklerden biri, çocuÄŸun saÄŸlıklı olması ve normal bir beden geliÅŸimi ne sahip olmasıdır. Çocuk, okula baÅŸladığında yaşıtlarının boy ve kilosuna yakın bir düzeye ulaÅŸmamışsa, bu durum çocuk için birtakım sorunlar ortaya çıkarır. Aynı ÅŸekilde görme, iÅŸitme açısından da çocuÄŸun tam olarak saÄŸlıklı olması gereklidir. Aksi halde, iyi göremediÄŸi, iyi iÅŸitemediÄŸi için öÄŸretmenin talimatını iyice anlayamayan çocuk, baÅŸarısızlığı erkenden tatmış olacaktır. Ayrıca, okumaya geçiÅŸte yönlerin doÄŸru tayin edilmesinin ve seslerin ayrımlaÅŸtırılmasının da rolü önemlidir. Hatta, tamamen doÄŸal bir özellik alan saÄŸ veya sol elin kullanılması bile okuma ve yazma öÄŸrenimi sırasında bazı sorunlar ortaya çıkarabilir. Bu konuda çalışan çeÅŸitli araÅŸtırıcılar, birbirleri ile oldukça çeliÅŸkili sonuçlar elde etmiÅŸlerse de, çoÄŸunluÄŸu en büyük güçlüÄŸün, beyin yarım kürelerinin birinin tam olarak hakim olmaması halinde ortaya çıktığı belirtmektedirler (Downing ve Thackray, 1972). Bu bakımdan genellikle üç yaÅŸlarına doÄŸru belirginleÅŸen -yanlılık- yani “el tercihi”nin anne-baba tarafından deÄŸiÅŸtirilmeye zorlanmaması ve çocuÄŸun doÄŸal geliÅŸimi doÄŸrultusunda yönlendirilmesi yararlı olur. SaÄŸ elini kullanmaya zorlanması halinde zamanla her iki elin birlikte kullanılabilmesi gibi bir durum ortaya çıkar ki, bu da okumanın öÄŸrenilmesinde, özellikle yazının ve harflerin yönlerinin kavranılmasında zorluklar yaratır.Okulun isteklerini karşılamada baÅŸarılı olabilmek için bedenin saÄŸlığı kadar önemli alan bir nokta da duygusal olarak saÄŸlıklı ve dengeli bir kiÅŸilik yapısına sahip olmasıdır. Duygusal olarak dengeli olmayan, aşırı derecede hassas ve anneye bağımlı, anneden ayrılmakta zorluk çeken çocukları okuldaki, bazı çocuklar için son derece cazip ve yepyeni öÄŸrenme faaliyetine katılmaları çok güçtür. Anneden ayrılmaları diÄŸer çocuklardan daha uzun süren bu çocuklar, sonunda bunu baÅŸardıkları zaman da, artık sınıf arkadaÅŸları öÄŸrenme sürecinin büyük bölümünü aÅŸmış olacaklardır. Bu kez de onlardan geri kalmış olmak yüzünden kırıklığa uÄŸrayabilirler.AraÅŸtırıcılar; çocuÄŸun duygusal alarak kararlı ve dengeli olmamasının mı, okumayı öÄŸrenmeye engel olduÄŸunu, yoksa, öÄŸrenemediÄŸi için mi duygusal sorunların (isteksizlik, ilgisizlik, aÄŸlama, aşırı saldırganlık veya hareketsizlik, kardeÅŸleri arkadaÅŸları öÄŸretmenleri ile iletiÅŸim kuramama, kendi hayal dünyasında kapalı kalma vb.) ortaya çıktığını belirlemekte güçlüÄŸe uÄŸramaktadırlar. Ancak kesin olan nokta ÅŸudur ki, duygusal bozuklukla, öÄŸrenmedeki baÅŸarısızlık, her zaman birlikte görülmektedir (Downing ve Thackray, 1972). Evde bir kardeÅŸ sorunu alan annenin çalıştığı veya ev iÅŸlerinden vakit ayırıp kendisi ile yeterince meÅŸgul olmadığı veya çeÅŸitli nedenlerle evde sevilip istenilmediÄŸi duygusunu taşıyan çocuÄŸun, ilgisini sınıftaki her hangi bir öÄŸrenme faaliyetine çekmek gerek ana gerekse ilkokul öÄŸretmeni için ailenin yardımı olmadan gerçekleÅŸtiremeyeceÄŸi bir konudur.ÇocuÄŸun zihnini kendisi ile ilgili bu duygusal olaylar doldurmuÅŸken; ondan, bunlardan kurtulmasını ve ona san derece anlamsız gelen bilgiler öÄŸrenmesini .istemek çocuk için baÅŸarılması hemen hemen olanaksız, çok güç bir görevdir.Çocuklar, aile hayatı içindeki olaylara son derece duyarlıdırlar. Annenin baba ile konuÅŸma tonundaki deÄŸiÅŸmeyi veya annesinin küçük kardeÅŸini okÅŸayışını kolaylıkla fark ederler. Özellikle kardeÅŸler arasında geçen olaylarda anne ve babanın hakemliÄŸine baÅŸvurduklarında, anne-babanın yeterince tarafsız olmaması veya çocuÄŸun kendisine haksızlık edildiÄŸi duygusuna kapılması, zaman zaman birbiri ne eklenerek çocuÄŸu çözümlenmesi son derece güç bir duygu yumağı haline getirir. Bu açıdan anne-babanın sevginin dağıtılması ve olayların deÄŸerlendirilmesi konusunda son derece dikkatli olmaları, en ufak bir taraflı davranışını çocuÄŸun tüm insanlara güvenini sarstığını ve kocaman dünyada yalnız bırakıldığı duygusuna kapılması na neden olduÄŸunu hiç hatırdan çıkarmamaları gerekir.KuÅŸkusuz bu ilgi ve sevgiyi daha çok sayıda çocuÄŸa vermek zorunda olan öÄŸretmenler içinde geçerlidir. Duygusal olarak saÄŸlıklı olmanın en belirgin iÅŸareti çocuÄŸun insanlara -yaşıtları ve yetiÅŸkinler- rahatça yaklaÅŸması ve öÄŸrenme konusunda gösterdiÄŸi istektir. Çocuk herhangi bir nedenle kendi iç dünyasına kapalı olmadığı zaman çevresi ile ilgilidir. Yeni ÅŸeyler öÄŸrenmeye heveslidir: bu, aynı geliÅŸme evresini yaÅŸayan tüm çocuklar için doÄŸru bir olaydır. Özellikle okuma öÄŸrenmenin çocuk için son derece çekici olan bir yönü de çocuÄŸa saÄŸlayacağı olanaklardır. O, bu yolla kimseye bağımlı olmadan, istediÄŸi konuda okuyarak ufkunu geniÅŸletebileceÄŸini öÄŸrenir. Beden, zekâ ve duyu organlarının geliÅŸmesi açısından normal geliÅŸim gösteren bir, çocuk, öÄŸrenme konusunda istekli deÄŸilse, onun iç dünyasında yolunda gitmeyen bir ÅŸeylerin bulunduÄŸu kesindir. Önce bunun bulunup ortaya çıkarılması ve giderilmeye çalışılması zorunludur.Çocuktaki öÄŸrenme yeteneÄŸini etkileyen bir baÅŸka önemli özellik de «zekâ”dır. Zekâ, çocuÄŸun anne-babadan atmış olduÄŸu önemli kalıtımsal özelliklerden biridir. Ancak; bu kalıtımsal özellik daha iyi geliÅŸtirilebilmek için uygun koÅŸullar ister.Bu konudaki çeÅŸitli araÅŸtırma bulgularını gözden geçiren Downing ve Thackray (1972). deÄŸiÅŸik zamanlarda ve farklı öÄŸretme yöntemleri ile yapılan araÅŸtırma sonuçlarını derledikleri «Reading Readiness” adlı eserlerinde özetle; okuma olgunluÄŸu ve zekâ arasındaki iliÅŸkinin kullanılan yönteme göre deÄŸiÅŸiklik göstermekle birlikte, deneme için kullanılan çocukların zekâ düzeyleri ile okuma baÅŸarısını gösteren puanlar arasında ortalama .60 gibi yüksek bir korelasyon bulmuÅŸlardır. Ayrıca aynı araÅŸtırıcılar, zekâ yaşı olarak da genellikle 5,0 veya 5,6 – 6,0 zekâ yaşının İngilizce okuyup yazabilmek için gerekli olduÄŸunu belirtmiÅŸlerdir. Türkçe okuyup yazma ile ilgili -henüz yeni baÅŸladığımız bir araÅŸtırma sona ermediÄŸi için- kesin bulgular olmamakla birlikte, normal bir zekâ düzeyine sahip 6 yaÅŸ çocuklarının uygun ÅŸartlarda okuma-yazmayı kısa zamanda öÄŸrendiklerini gözlemlerimize dayanarak söyleyebiliriz.Uygun olmayan çevre koÅŸullarının insanın zekâ geliÅŸmesini olumsuz yönde etkilediÄŸi bu konuda yapılan çeÅŸitli araÅŸtırmalara göre doÄŸrulanmış olan bir görüÅŸtür. KuÅŸkusuz bu, çocuÄŸun okulun isteklerini karşılaması yönünde önemli bir adımdır. Zekânın geliÅŸtirilebilmesi de ancak potansiyelin altındaki zekâ düzeyini yükseltmek, ya da geliÅŸtirmek, normal geliÅŸme gösteren çocuklarınkine göre çok daha zordur ve deÄŸiÅŸik yöntemlere gerek gösterir.Yeterli zekâ potansiyelinin var olduÄŸu -ki en yaygın olan durum budur- zaman da bunun geliÅŸmesi büyük ölçüde anne-babanın ilgisine ve yol göstermesine ve çevresel koÅŸullara baÄŸlıdır.Bu açıdan aile ve çevre faktörü hem zekâ geliÅŸmesinde, hem de zeka geliÅŸmesinden etkilenen öÄŸrenme yeteneÄŸinin geliÅŸmesinde, hem de okula hazırlıklı olmada son derece önemli rol oynar.İstanbul’da bir grup okulöncesi çocuk üzerinde yaptığımız “Okula Hazırlıklı araÅŸtırmasında, deÄŸiÅŸik sosyo-ekonomik ve kültürel gruplardan gelen çocuklar arasında, bu konuda anlamlı farklılıkların bulunduÄŸunun saptanması, bu görüÅŸü doÄŸrular niteliktedir (Oktay,1980).Hepimiz, çocuklarımızın daha ileri bir yaÅŸam düzeyine ulaÅŸmasını isteriz. Bunun en saÄŸlıklı yolu da çocuÄŸumuzun, iyi bir öÄŸrenim görmesi ve bir mesleÄŸe sahip olabilmesidir. GeleceÄŸe yönelik uzun süreli bir eÄŸitim programı gerektiren bu isteÄŸin rahatça gerçekleÅŸe bilmesi yaÅŸamın ilk yıllarında çocuÄŸun kazandıklarına baÄŸlıdır.Çocukta “öÄŸrenme yeteneÄŸi ve ilgisi”ni geliÅŸtirmenin ve onu okumaya hazırlamanın baÅŸlıca yolu ona çok erkenden anlatacağımız ve okuyacağımız masal ve öykülerdir. Bu masal ve öyküler, çocuÄŸun dilini geliÅŸtirip zenginleÅŸtirmesine yardımcı olabildikleri gibi, onun düÅŸ dünyasının geliÅŸmesine de yardımcı olurlar. Çocuk annesinden, kendisine okuduÄŸu hikâyelerin tekrar edilmesini sık sık ister. Bunları adeta ezberlemeye çalışır. Hatta zaman zaman “okuduÄŸun yazıları elinle göster, izlemek istiyorum” der. Annenin ağız hareketlerini, satırlar üzerindeki elini ilgiyle gözler. Daha sonra da sık sık kendisine okunan kitaplardan birini veya evdeki gazeteyi alarak “sanki okuyormuÅŸ” gibi yapar. Bu onun okuma faaliyetini oyun ÅŸeklinde de olsa ilk kez denemesidir. Büyük bir olasılıkla daha sonrakilere de temel oluÅŸturacaktır.ÇocuÄŸun okula gitmeden ence, okuldaki görevler için en çok kullanılan (kalem, kâğıt, boya gibi) araç ve gereçleri kullanmasında belirli bir ustalığa ulaÅŸmasının önemi tartışılamaz. Bu nedenle, okul öncesinde (3-5 yaÅŸ), anne, babanın yapacağı bir diÄŸer ÅŸey de ona süslü pahalı oyuncak almak yerine, kalem, defter, boya, eliÅŸi makas; zamk plastilin gibi malzeme ve elektrikli oyuncaklar yerine tahta küpler baz-yap vb. oyuncaklar almak, model vermeksizin çocuÄŸu bunları kullanmaya teÅŸvik etmektir. Zira, resim, kil, plastilin, küplerle inÅŸa vb. yaratıcı faaliyetler, bir yönden çocukta el becerisini, renk; ÅŸekil bilgisini geliÅŸtirir dış dünya hakkında ona yeni bilgiler kazandırırken, bir yanda da duygusal yaÅŸamını en doÄŸal bir biçimde ifade etme olanağını saÄŸlarlar.
ANAOKULUNDA HAZIRLIK
Okulöncesi kurumlar çocuÄŸun geleceÄŸine yönelik bilgi ve ilgilerinin oluÅŸmasında, ailenin yardımcısı durumundaki kuruluÅŸlardır.Bir anaokulu öÄŸretmeni, çocukların özelliklerini belirmek ve onun gelecek yıllarda yöneleceÄŸi ilkokulun istediÄŸi öÄŸrenme deneyimlerine sahip olup olmadığını anlamak konusunda büyük olanaklara sahiptir.İyi bir anaokulunun programı, çocuÄŸun çevresini daha iyi ve etkin bir ÅŸekilde tanımasına yardımcı olur. Ona deÄŸiÅŸik araçlara dokunma olanağı saÄŸlar. ÖÄŸretmenle öÄŸrencisi arasında bu ilk okul deneyimi döneminde çok kısa zamanda samimi bir iliÅŸki kurulur. En önemlisi çocuk bu kurumda, kendi yaşıtı olan diÄŸer çocuklarla ve yetiÅŸkinlerle bir arada uyumlu bir ÅŸekilde yaÅŸamanın yollarını öÄŸrenir. Çocuk bu uyumlu iliÅŸkinin saÄŸlanabilmesi için kendisinin yapması gereken ÅŸeylerin bulunduÄŸunu öÄŸrenir (sırasını beklemek, kimseye zarar vermemek, oyunda arkadaÅŸları ile iÅŸbirliÄŸi yapmak, oyunun kurallarına uymak vb. gibi).ÖÄŸretmen, kısa zamanda çocuÄŸun evdeki deneyimleri ve aile iliÅŸkileri hakkında bilgi sahibi olmak zorundadır ki, bu yolla küçük öÄŸrencisine yardımcı olabilsin. Anaokulunda yaÅŸadığı her deneyim, çocuÄŸun gelecekte ilkokulda baÅŸlayacağı programlı öÄŸretim için birer temel hazırlık niteliÄŸindedir.Çocuk burada kimseyle (daha iyi not almak vs. için) yarışmak zorunda deÄŸildir. İyi bir anaokulu öÄŸretmeni çocuÄŸu baÅŸkalarına göre deÄŸil, ancak kendi baÅŸarılarına göre deÄŸerlendirir.Çocuk anaokulunda sesleri ayırmayı, öÄŸretmenin söylediklerini dinlemeyi ve yerine getirmeyi, soru sormayı ve cevap vermeyi öÄŸrenir. DüÅŸüncesini ifade edebilmek, arkadaÅŸları ve öÄŸretmenleri ile konuÅŸabilmek, onların yanıtlarını dinlemek çocuÄŸun kelime hazinesini zenginleÅŸtirir. Ayrıca bu kurumdaki tüm etkinlikler çocuÄŸun bağımsız bir insan olma yolundaki ilk yaÅŸantılarını oluÅŸturur.Çocuk, anaokulunda tüm bilgileri yaÅŸayarak, deneyerek somut bir biçimde öÄŸrenir. Bu, onun öÄŸrenme düzeyine en uygun olan öÄŸrenme biçimidir. Çocuk burada yazmayı deÄŸil ama yazmak için gerekli olan tüm bilgi ve beceriyi kazanır. Ev ve okulöncesi kurum birlikte gösterdikleri çabalarla çocuÄŸu ilkokul için hazırlarlar.Kısaca çocuk ne kadar çok gerçek deneyime, ne kadar çok hikâye masal dinleme olanağına sahipse, arkadaÅŸları ve diÄŸer yetiÅŸkinlerle ne denli sosyal iliÅŸki içinde ise ve bunu gerçekten baÅŸarabiliyorsa, ilkokula baÅŸladığında, kendisinden beklenilenleri yerine getirmeye o kadar hazırdır.Bazı çocuklarda okuma ilgisi baÅŸlamadan çok daha önce görülebilir. Çocuk devamlı resimli kitaplardaki yazıları okumaya, sık tekrarlanan afiÅŸlerdeki yazıları okumaya çalışır, sorar ismini-soyadını yazmaya; sayıları tanımaya ve yazmaya çalışır. Bu isteÄŸin bastırılması anne=baba ve öÄŸretmenin yapacağı en doÄŸru ÅŸeydir. Çocuk sık sık soru sorar. Hatta okuma isteÄŸini açıkça belirtir, o zamana kadar oynadığı oyunları çocukça bulur. Yani kendine göre daha ciddi faaliyetler arar. Bu tür çocuklar, öÄŸrenme için gerekli faktörlerden bini atan “istek”e (motivasyona) sahiptirler. Böyle bir durumda anne ve baba ne yapabilir?Yapılacak ÅŸey çocuÄŸa gerçekten okuma-yazmayı öÄŸretmemek olmakla birlikte, çünkü okuma bir yöntem iÅŸidir ve bunu iÅŸi bilen birinin sürekli olarak baÅŸlatması daha uygun olur, çevreyi ÅŸartlandırarak çocuÄŸun bu isteÄŸini yetiÅŸkinin açık yönlendirmesi olmadan gerçekleÅŸtirmesinde yarar vardır.“Okula gidince nasıl olsa öÄŸrenirsin acele etme” gibi sözler yerine onun istediÄŸi ÅŸekli veya harfi doÄŸru çizmesini göstermek, ona cazip gelecek yeni ÅŸekilleri model olarak vermek uygun olur.Çocuk, bu kendi kendine yaptığı çalışmalar yoluyla düzenli olarak yazmayı ve okumayı öÄŸrenmese de -ki istenen de bu deÄŸildir ilerdeki programlı öÄŸretim için gerekli olan tüm hazırlığını da yapmış olur.O halde, soru soran çocuÄŸun sorusunu yanıtlamak yazmak isteyen çocuÄŸu herhangi bir ÅŸekilde karşı koymadan serbest bırakmak hatta ona ilerde harfleri kolayca yazmasına yardımcı olabilecek deÄŸiÅŸik ÅŸekiller çizme fırsatı vermek uygun olur. Önemli olan nokta, çocuÄŸun bu ÅŸekilleri çizerken (harflerin yönü ile ilgili olarak birtakım yanlış teknikler kazanmamasına dikkat etmektir.ÇocuÄŸun beden saÄŸlığı yerinde, el, ayak ve göz hareketleri uyumlu zekâsı yeterli ve herhangi bir duygusal sorunu yoksa, istendiÄŸi, sevildiÄŸi duygusuna sahipse öÄŸrenmek için istekli, insanlarla rahatça iliÅŸki kurabiliyorsa çevrede saÄŸlanacak olanaklarla okula gitmeye ve okumaya hazır bir duruma rahatlıkla gelebilir.Son yıllarda anne-babaların çocuklarını erken okula göndermek konusunda giderek artan istekleri vardır. Kanımızca tüm saydığımız özellikler bir çocukta varsa çocuÄŸun birkaç ay erken okula gitmesinin büyük bir sakıncası olmayabilir. Ancak bu konuda son derece dikkatli olunması ve yanlış olarak verilecek bir kararın çocukta yaratacağı baÅŸarısızlık duygusunun izlerini onun hayatı boyunca taşıyacağını da akıldan çıkarmamak gerekir. Yeterince hazır olmadan okula gönderilen çocuklar çok kere, ilk yılda önemli bir sorunla karşılaÅŸmayabilirler, ama daha sonraki yıllarda çocuk okula ve okumaya karşı birtakım olumsuz tavırlar geliÅŸtirebilir.
Gerçekte çocuÄŸun ruh saÄŸlığı, kazanılacak bir-iki ay veya yıldan daha önemlidir.
EÄŸitim ve Bilim. 39,1982. 11-18.
